Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – İstanbul’da, 2019 yılında karşıdan karşıya geçmek isterken bir arabanın çarpması sonucu ağır yaralanan Zeyneb Uras, hayatını değiştiren bir kaza geçirdi. Hayati tehlikesi olan Uras, hemen yoğun bakıma alındı. Bu arada eşi, çocukları, akrabaları, öğrencileri, tanıyan tanımayan herkes hastaneye koştu. Yoğun bakımdan uyandıktan sonra doktorları hayrete düşüren gelişmeler de yaşandı. Planlanan ameliyatlar ertelendi, vücudundaki kırılan kemikler kendiliğinden iyileşti ve Zeyneb Uras, yavaş yavaş bazı şeyleri hatırlamaya başladı. Eşi Emir, hayatları, ailesi ve yaşamıyla ilgili bilgileri her gün kendisine tekrarladı. Doktorların öngördüğünden çok daha kısa bir süre içinde kendine gelen Zeyneb Uras, “Bana göre bunun tek bir sebep olamaz. Yaşam istedi, ben de yardımcı oldum diyebilirim. Kaza ertesi yaklaşık bir ay kendimi bilmedim, hafızam kayıptı. Zeyneb kim, ne yapar, evli mi, çocukları var mı, bunların hiçbirini bilmiyordum. Aynı zamanda sohbeti bol, doktorlarla, hemşirelerle şakalaşan, ağrılarından şikayet etmeyen, hal hatır soran, capcanlı bir Zeyneb vardı” diyerek ekledi:
“Sevgili eşim her sabah tane tane hayatımızı anlatırmış, ben de ilgiyle dinlermişim. Arada enteresan sorular sorarmışım. Ertesi sabah sil baştan. Zihnin sunduğu senaryolar yok. Bir daha yürüyemeyeceksin, bir daha yoga yapamayacaksın, çocuklarını okula götüremeyeceksin yok. Suçlamalar, içine kapanmalar, küsmeler yok. Sanki beden, zihin, kalp birlikteliği var. Zihin ferah, kalp kocaman, beden de bu harmoniden faydalandı diyebiliriz. Çok dua aldım; öğrencilerimden, hocalarımdan, arkadaşlarımdan, olayı duyup hüsrana uğrayan nice candan. Ve hastanede çok iyi bakıldım. Kısa sürede taburcu olmamı çeşitli sebeplere bağlayabiliriz yani çok şükür! O günleri hala hatırlamadığım için ‘mış’ diye anlatıyorum.”
‘TAM ANLAMIYLA YENİDEN DOĞDUM’
Kaza öncesi hayatında bazı değişiklikler zaten başladığını, kazanın da bu dönüşümü hızlandırdığını dile getiren Zeyneb, “Kendime geldikçe bu denklemi çok net gördüm. İstanbul’u, şehir hayatını, sorumluluklarımızı hafifletmek istediğimizden Akyaka’da evimizin inşaatına başlamıştık. ‘Herkese yoga sunuyorum, durmak dinlenmek bilmeden çalışıyorum. Kendime yoga verecek zamanım yok’ diyerek stüdyoların idarisinden de çekilmiştim. ‘Hafiflemek, pratiğime, ilişkilerime zaman ayırmak istiyorum’ derken yaşam duydu beni ve çok sıkı durdurdu. Ben de durdum, kala kaldım. Dinlendim, doğayla buluştum, ağaçlarla, kuşlarla sohbet ettim, yeniden değerlendirdim, yeniden keşfettim her parçamı. Tam anlamıyla yeniden doğdum” şeklinde konuştu.
“Konuştuğum, sunduğum tüm yoganın merkezine yerleştirdi ve ‘Hadi bakalım’ dedi yaşam” diyen Zeyneb Uras, “Beni bana sundu sanki. Karanlıktan, doğan aydınlık! Sevgi, tevazu, anlayış, şefkat. Neyse aradığımız hepsinin içimizde olduğunu en derinimde bildim. Biraz yavaşlamak, biraz alan, biraz nefes bu farkındalığı sunuyor. Çok açık. O kadar ince bir çizgi ki yaşam ve ölüm arası. Bir varız, bir yokuz. Bu idrak aldığım her nefese şükretmemi sağladı. Yaram şifam, yolum oldu. Kalbim güven ve şefkat doldu. Tüm canlılarla birliğimi gösterdi. Yani iyi ki diyorum” yorumunda bulundu.
‘KAZAYI ANLATIRKEN HEM AĞLADIM HEM GÜLDÜM’
Ölümle yaşamın birbirine sarıldığını ve uyanışının kademe kademe olduğuna değinen Uras’ın gerçekten ne elzem bir kaza geçirdiğini anlaması epey bir süre aldı. Önce hafızası yoktu, ne geçirdiğini bilmiyordu. Küçük küçük Zeyneb’i hatırlamaya başladıkça sorular sormaya başladı. Şok etkisi yaratmamak için ufak bir kaza geçirdiği söylendi. Ailesi dışında kimseyle de görüştürmüyorlardı. Hastaneye gelen kalabalıktan, medyada çıkan haberlerden, edilen dualardan, ağlayıp sızlayanlardan, şifa dileklerinden de haberi yoktu. Eve döndükten sonra bazı yorumları, bilgileri bağlamaya başladıkça kendisine gerçekten ne olduğunu eşine sordu. O da kazanın ciddiyetini anlattı. Zeyneb Urası, olayı öğrendikten sonraki hislerini de şu sözlerle dile getirdi:
“O an gözyaşlarım fışkırıyor, aynı zamanda katıla katıla gülüyordum. Acayip bir hafiflik hissediyordum ve şunları söylüyordum. Tam öbür tarafa geçecektim, Yaradan şöyle baktı bir bana; ‘Yok yok sen kal, senin daha işin bitmedi dünyada dedi’ ve beni gerisin geriye gönderdi. Komik ancak gerçeğim. Tüm hücrelerimde hissettim bu hediyeyi. İşte yaşamla, ölümün beraberliği. Aylar sonra, yeniden paylaşır mıyım diye değerlendirmeye başladığımda bu idrak beni hep destekledi. Yaşama teşekkür, ikinci şansa teşekkür, karanlığıma, aydınlığıma teşekkür, canıma, kocaman kalbime, her nefesime teşekkür, oğullarıma, eşime, aileme teşekkür, dostlarıma, dualara, doğaya, havaya, suya teşekkür. Yaşamla el ele akmak, paylaşmak, bana sunulanı yansıtmak, dünyaya dokunmak, parlamak, parlatmak. Tüm paylaşımlarım bu amacı içeriyor. Yeni kitabım, ‘Yeniden’, YouTube kanalım, Akyaka’da derslerim, kamplarım, bire bir çalışmalarım. Çok şükür.”
“Benzer şeyleri yaşayan insanlara ve irili, ufaklı zorluklardan geçen herkese şunları söylemek isterim” diyen Uras, sözlerini şöyle noktaladı: “Sıkıştığın alanlar hayatına köstek değil destek. Olanı biteni nasıl karşıladığın fark yaratıyor. Yalnız değilsin, yaşam yanında. Biraz yavaşla, aldığın, verdiğin nefeslere şükret. Karanlığın arkası aydınlık sevgili arkadaşım. Lütfen değerlendir; geleni nasıl değerlendirebilirim ki huzuruma, neşeme, temas ettiklerime katkım sürsün, artsın. Son senelere baktığımızda çok yükseldi can acıları; virüsler, savaşlar, yokluklar… Hepsine paralel dönüşüm yolculuklarımız da hızlandı sanki. Her şeye rağmen, her şey kanalıyla, senden sana içsel bir yolculuk bizlere sunulan. Kavga, mücadele, küsme, sırt dönme nereye kadar? Her birimize olmadığı kadar ihtiyaç var şu an. Arınma, uyanma, sevme, birleşme zamanı.”